BAŞİSKELE TARİHİ
Milattan önceki yıllardan beri önemli yerleşim merkezlerinden biri olan Başiskele, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de özellikle Bahçecik, Döngel ve Yuvacık bölgelerinde yerleşim alanları olarak öne çıkıyordu, özellikle Bahçecik eğitim alanında çok ileri seviyedeydi. Bithynia Yüksek Okulu (Amerikan Koleji) o dönemin önemli eğitim kurumlarından biriydi.
İlçe, adını İzmit Körfezinde yer alan ilk iskelenin bulunduğu mevki anlamında kullanılan "Başiskele"den almıştır. Başiskele, daha önce ilçe sınırları içinde yer alan ve ayrı ayrı belediye statüsündeki; Bahçecik, Yeniköy, Karşıyaka, Yuvacık ve Kullar beldelerinin 2008 yılında çıkarılan 5747 sayılı Kanunla tüzel kişilikleri kaldırılarak sınırları birleştirilmiş ve yeni bir ilçe haline gelmiştir.
Bu nedenle ilçenin tarihçesini ilçeyi teşkil eden köy, belde ve kasabaların tarihçeleri oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalarda, yöre tarihinin; milattan önceki yıllara kadar uzandığı tespit edilmiştir. Daha sonra Yunanistan ve Trakya bölgesinde yerleşik Bithynialılar’ın tebaası içinde yer alan ve M.Ö. 712 yılında bölgeye göç eden Mağaralıların bugünkü Seymen ve Başiskele yöresine yerleşmesiyle başlar. Megaralılar yerleştikleri bu bölgeye; o dönemlerde körfezde bol miktarda bulunan ve halkın sosyal ve ekonomik yaşamı üzerinde çok etkili olan Istakozlara atfen "Astakoz" adını verir.
Bugün ilçeye de adını veren Başiskele'de kurulan körfezin ilk limanı dönemin en önemli limanı olmuş, Megaralılar liman sayesinde kısa zamanda zenginleşerek "Astakoz" adı altında bir site (kent) devleti haline gelmişlerdir. Ekonomik olarak çok güçlü hale gelen Astakoz site devleti, kendi adına bir yüzünde Istakoz, diğer yüzünde tanrıça Olbia'nın resmi olan para basmıştır. İlk Astakoz parası halen İstanbul Arkeoloji müzesinde sergilenmektedir.
Astakoz, M.Ö. 300 yılına kadar bağımsız bir devlet olarak yaşamış, 262 yılından sonra da bölgede hüküm süren Bithynia Krallığına dâhil edilerek krallığın en önemli kenti haline gelmiştir. Dönemin Bithynia Kralı I. Nikomedes, savunması daha kolay olan ve liman olmaya daha uygun bulduğu bugünkü İzmit'i kent merkezi haline getirmiş, kentin adını kendi adına atfen Nikomedia koymuştur.
Nikomedia, o tarihten itibaren hızlı bir şekilde gelişerek Bithynia Krallığının başkenti haline gelmiştir. Bölge ilk olarak 1078'de Selçuklular tarafından Türk egemenliğine geçirilmiştir. Haçlı seferleri sırasında Roma-Bizans hâkimiyetine giren bölge, 1326 yılında Bursa bölgesini ele geçiren Orhan Bey'in Uç-beyi Akça Koca tarafından kısmen Osmanlı topraklarına katılan bölgenin Romalılar ve Cenevizlilerin elinden tamamen alınması 1337 yılında olmuştur. İlçe tarihçesi içinde Bahçecik önemli bir yer tutar. Roma döneminde Nikomedya-İznik yolu üzerinde stratejik bir yer olarak tanımlanan "Basileia" bugünkü Bahçecik'tir. Bahçecik ismi; Osmanlı devleti tarafından Sivas ve Bitlis bölgesinden getirilerek bölgede iskân edilen Er-menilerin dilinde aynı anlama gelen "Bârzıdağ"dan gelmektedir.
Sultan III. Murat döneminin sadrazamlarından Sinan Paşa tarafından, İzmit Körfezi'nin Sapanca Gölü ve Sakarya Nehri ile birleştirilmesi amacıyla uygulamaya konan bir projede görevlendirilmek üzere Sivas ve Bitlis bölgesinden 30 bin civarındaki usta ve amele getirilmiştir. Bunlar arasındaki Ermeniler, bugünkü Bahçecik, Akmeşe, Arslanbey ve Yuvacık’ta iskân edilmişlerdir. İpek Böceği, Tütüncülük, Odun, Odun Kömürü, Balık Salamurası, Çinicilik ve Bakırcılık gibi el sanatları ile eğitim konusunda çok önemli gelişmeler kaydeden Bahçecik, İstanbul'daki Ermeni aydınlarının yazlık olarak kullandığı mekân haline gelmiş ve çok gelişmiştir.
Bahçecik kadar olmasa da benzer şekilde eski adı "Ovacık" olan bugünkü "Yuvacık" bölgesinde de Ermeni aileler yerleşik olup ipek böcekçiliği, kerestecilik, hayvancılık ve el sanatları ile ilgili işlerle uğraşıyorlardı. Yuvacık ile Bahçecik arasındaki bölge ile dağ tarafındaki bölgelerde özellikle Karadeniz'den gelmiş Türkler yerleşmişlerdi.
Bölgenin bu günkü halini alması ağırlıklı olarak Kurtuluş Savaşından sonraki dönemlere rastlar. Yunan ve İngiliz ordularının işgali ile zor günler geçiren bölge özellikle Servetiye köyü sakinlerinin ve gençlerinin oluşturduğu ünlü "Servetiye Cephesi" kuvvetlerince kahramanca savunulmuş düşman kuvvetlerinin direnci önemli ölçüde kırılmıştır. Savaş sırasında Yunan ve İngiliz ordularının yananda yer alan yöredeki Ermeniler, savaşın kaybedilmesi ile 1921 yılından itibaren bölgeyi terk etmiş,
yerlerine Karadeniz ve özellikle Balkan ülkelerinden gelen Türk aileler yerleştirilmiştir.
Türk ailelerin yerleştirilmesinden sonra göç almaya başlayan bölgede bugünkü Başiskele ilçesini oluşturan yerleşim merkezleri de oluşmaya başlamıştır. Kullar ve Yuvacık beldeleri, bu yerleşim beldelerindendir. Başiskele ilçesinin kurulmasından önce belediye statüsünde olan Kullar'ın güneyindeki Paşadağı mevkiinde eski bir kalenin bulunduğu bilinmektedir. Önemli bir geçiş (Bursa-Bağdat Yolu) ve güvenlik noktasında bulunan kalenin bir gözetleme ve kollama merkezi olarak kullanıldığı buna atfen de yörenin “Kollar” olarak anıldığı bilinmektedir. Zamanla “Kollar” isminin “Kullar” olarak değişime uğradığı kabul edilmektedir.
Kurtuluş Savaşından sonra başlatılan mübadelede Rum ve Ermeni aileler değişik ülkelere giderken, balkanlarda yaşayan çok sayıda Türk aile de Kocaeli bölgesine gelmiş ve Yeniköy gibi beldelere yerleşmişlerdir. Önemli bir toplumsal olay olan mübadele resim ve gravür gibi sanatsal ürünlere konu olmuştur.
Türk ailelerin yerleştirilmesinden sonra göç almaya başlayan bölgede bu günkü Başiskele ilçesini oluşturan yerleşim merkezleri de oluşmaya başlamıştır. Kullar beldesi bunlardan biridir. Başiskele ilçesinin kurulmasından önce belediye statüsünde olan Kullar’ın güneyindeki Paşadağı mevkiinde eski bir kalenin bulunduğu bilinmektedir. Önemli bir geçiş ve güvenlik noktasında bulunan kalenin bir gözetleme ve kollama merkezi olarak kullanıldığı, buna atfen de yörenin “Kollar” olarak anıldığı bilinmektedir. Zamanla “Kollar” isminin “Kullar” olarak değişime uğradığı kabul edilmiştir.
İlçe tarihi içinde bu günkü Yeniköy'ün önemli bir yeri vardır. Roma döneminde "Neocorı", Osmanlı döneminde Yeniköy anlamına gelen Karye-i Cedid olarak anılan köy bugün "Yeniköy" olarak anılmaktadır. 1921'den önce ahalisinin nerdeyse tamamı Rum azınlıklardan oluşan Yeniköy halkı Yunan ve İngiliz işgali sırasında Yunan ve İngiliz ordusu yanında yer alarak daha önce komşuluk ilişkileri olan Türklere karşı çeteler halinde saldırmışlardır. Yunan ve İngiliz ordusunun savaşı kaybetmesinden sonra onlarla birlikte gemilere binerek köyü ve bölgeyi terk etmişlerdir. Bu tarihten sonra Yeniköy'e ağırlıklı olarak Balkanlardan getirilen göçmenler yerleştirilmiştir.