Değirmendere
Değirmendere tarihi incelendiğinde, Roma ve Bizans dönemlerinden beri yerleşim yeri olduğu bilinir. Kanuni döneminde Rumelihisarı Muhafızlarına tımar olarak verilen Değirmendere'de tarım oldukça gelişmiştir. Önceleri buğday, arpa, meyve, zeytin vb. üretilirken, yaklaşık 150 yıl önce üretilmeye başlayan Fındık "Değirmendere Fındığı" olarak ün kazanmıştır. Denizcilik ve odunculuk tarım kadar gelişkin olmasa da, Değirmenderelilerin geçim kaynakları arasında yer alır. Gölcük kurulmadan önce çevrenin Nahiye Merkezi olan Değirmendere 01 Haziran 1938 yılında belediye olmuş, 2008 yılında tüzel kişiliği kaldırılarak Gölcük Belediyesi sınırları içine alınmıştır.
Yukarı Değirmendere'de biri tamamen, biri kısmen yıkılmış iki hamam bulunmaktadır. Ayrıca, Yukarı Değirmendere'de tarihi eserlerden bazı örnekler hala ayakta dururken, Aşağı Değirmendere, yaz aylarında çok hareketli olan modern sahili ve hareketliliği ile dikkat çekmektedir. Değirmendere sanat ve kültürel etkinlikleriyle güzelliğini tamamlamaktadır.
İhsaniye
İhsaniye, Gölcük ilçe sınırları içinde 720 hektar yüzölçümlü bir yerleşim birimidir. Belde ve çevresinin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. MÖ. VIII. asır sonlarına doğru, Yunanistan'dan gelen Megaralılar Astakoz şehrini kurmuşlardır. Bölgeye gelen yeni muhacirler ile karışan halk BİTİNYEN denilen bir ulusu oluşturmuşlardır. Bölge VIII. Asırdan itibaren sırasıyla Frigya'lıların, Lidya'lılann, Pers'lerin hakimiyeti altına girer. Bittinyen Krallığı M.Ö 378-394 yıllarına kadar hüküm sürmüştür. Daha sonra sırasıyla Roma-Bizans, Selçuklu, Osmanlı imparatorlukları idaresinde kalmıştır. Bu günkü İhsaniye, Osmanlı döneminde Kırım ve havalisinden bölgeye gelen Tatarlar tarafından kurulmuştur. Bu nedenle bölge önceleri "Tatarköy" olarak anılmış, 93 muhacirlerinin bölgeye yerleştirilmesinden sonra adı, ihsan edilmiş köy anlamına gelen "İhsaniye" olmuştur. İhsaniye tam bir sebze ve meyve ambarı gibidir. 1976 yılından beri hemen her yıl Eylül ayında beldenin ve ürünlerinin tanıtımını sağlamak amacıyla "Yeşil İhsaniye Elma Festivali" yapılır. 2008 yılında tüzel kişiliği kaldırılarak Gölcük Belediyesi sınırları içine alınmıştır.
Halıdere
Halıdere, Osmanlı döneminde İstanbul Üsküdar'a bağlı bir kaza olan Karamürsel'in bir köyüdür. 1949 yılında Gölcük'e bağlanır. 1986 yılında da belediye olur. Eski Halıdere daha iç kısımdadır. Yeni Halıdere ise, 1946-1955'e kadar süren çalışmalarla sahile kurulur. Halıdere tarihi kalıntılar açısından zengin bir beldemizdir. Tarihi XVII. yüzyıla kadar gider. "Yörükan Taifesinden" Akarca cemaatine mensup Oğuz Türkleri tarafından kurulmuştur. Halıdere'de İbrahim Efendi tarafından XVII. asır başlarında yaptırılan caminin kalıntısı ve her aynası ayrı bir motifle bezenmiş sekiz musluklu mermer şadırvanı dikkat çekicidir. Ayrıca Belde de tarihi su kanalı, Roma Mezarı denilen bir lahit ve bu lahitin yakınındaki tepede manastır kalıntıları bulunmaktadır.
Ulaşlı
Ulaşlı da Halıdere gibi Osmanlı döneminde Üsküdar'a bağlı bir kaza olan Karamürsel'in bir köydür. Denizin ve Samanlı dağlarının arasında, yeşil ile mavinin kesiştiği noktada bulunan ufak ve şirin bir kasabadır. Türklerden önce de yerleşim alanı olduğu tarihi kalıntılardan anlaşılmaktadır. Oğuz Türklerinden Dulkadirli ulusuna mensup "Ulaşlı" oymağına bağlı topluluktan bir bölümünün buraya yerleşmesi üzere bölge aynı adla anılmaya başlar. Ulaşlı 1949 yılında Gölcük'e bağlanmıştır. Ulaşlı, İzmit ve Yalova'ya 30'ar km, Gölcük merkezine ise 10 km uzaklıktadır. Denizi ve dağları ile eşsiz doğal bir güzelliğe sahip olan Ulaşlı, geleceğin turizm merkezi olmaya adaydır. Yukarı Ulaşlı'da Halıdereli Derviş Mehmed Efendi tarafından yaptığı söylenen 1180 (1766/1767) tarihli hamamın kalıntıları bulunmaktadır.
Hisareyn
Hisareyn Gölcük İlçesine 3 km., İzmit merkeze 16 km. mesafededir. Bu bölgede Bizans zamanından kalma arkeolojik kazılar Türklerden önce de medeniyetlerin var olduğunu göstermiştir. Kayıtlarda beldenin adı Karye-i Hisarlık, nam-ı değer Kilyos olarak geçer. Daha sonra "Hisar" ve "Eyn" kelimelerinin birleşik kullanımı sonucu, iki hisar anlamına gelen "Hisareyn" adı kullanılır. Meyvecilikle geçinen Hisareyn'in meyvecilik tarihi çok eski ve ünlüdür. Tarihi kayıtlardan, Değirmendere sahilinden gemilere yüklenen meyvelerin sarayın meyve ihtiyacının büyük bir kısmını karşıladığı bilinmektedir.
Yazlık
Yazlık, 1893 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Trabzon ve çevresinden zoraki göç edenlerden oluşmuş bir yerleşim yeridir. O tarihlerde Rum ve Ermenilerle birlikte yaşamaya çalışan bölge halkı, Kurtuluş Savaşında Rum ve Ermeni mezalimine karşı Salih Çavuş, Mehmet Çavuş ve Mustafa Hoca gibi, sivil milli mücadele kahramanları çıkarmış düşmanı kovarak bölgeyi ele geçirmiştir. Bölge de Kadırga diye adlandırılan küçük fakat şirin bir yayla bulunmaktadır. Burada her yıl yaz aylarında yaylanın adıyla anılan "Kadırga Şenlikleri" yapılmaktadır.
Köylerimiz
Köylerin Selimiye haricinde tamamı 93 harbinde göç eden Batum, Borçka ve Artvin çevresinden gelenlerin kurdukları göçmen, orman köyleridir. Geçimleri kendilerine yetecek kadar buğday, mısır ekimi, az miktarda meyvecilik, az sayıda hayvancılık üzerine dayanır. Doğası yeşillik, meraları bol ve tatlı sularıyla güzel bir yaşam sunmaktadır. Bölgenin sanayi bölgesi olması nedeniyle, nüfusun büyük bir bölümü şehre göç etmiştir.
SARAYLI ve ÖRCÜN köyleri çok eski çağlardan bu yana yerleşim bölgesi olması itibari ile tarihi yapısı ön plana çıkmaktadır.
Saraylı
Gölcük'ün en büyük köylerinden biri olan Saraylı, Roma dönemine ait birçok kalıntıya ev sahipliği yapar. Köy Osmanlı dönemine ait eserler bakımından da oldukça zengindir. Saraylı köyünün camii kapı ve minberi 18.yy. sonu Osmanlı el sanatlarını göstermesi bakımından önemli bir kaynaktır. Yörede bulunan belgeler, Sarayı’nın ilk sakinlerinin "Yörükan Taifesinden" olduğunu gösterir. Birçoğu günümüze ulaşmış olan, kendine özgü bir mimariye sahip evler ve köy mezarlığında bulunan kitabeli taşlar dikkat çeker. Köy meydanında bulunan 750 yıllık dev çınar ağacı asırlardır gölgesinde olanların tanığı olarak köye uğrayanlara maziyi hatırlatır.
Örcün
Gölcük çevresinde olduğu gibi Örcün'de de Bizans dönemine ait birçok kalıntı vardır. Küçük bir yer olan Örcün‘ün ismi eski zamanlarda Değirmendere ile birlikte anılırken, 16. yüzyıl sonlarından itibaren ayrı bir köy olarak kayıtlarda geçmeye başlar. Köyün ilk dönemlerinde Örcün’lü olan ismi, daha sonraları Örcün'e dönüşür. Kitabeli çeşmesi, mezarlığı ve eski evleri köyün tarihini yansıtır. Örcün camii'nin yanındaki üç yol ağzında ve Sultan Baba Türbesine çıkan yolda, zenginlerin gece kimsenin görmediği zamanda içine para bıraktığı, fakirlerin de sabahleyin kimsenin görmediği erken saatte ihtiyacı kadar para aldığı sadaka taşı hala durmaktadır.
Diğer Köyler
Diğer köylerimizle ilgili kısa bilgiler aşağıya çıkarılmıştır. (Alfabetik Sıra)
AYVAZPINARI KÖYÜ: İlçe merkezine uzaklığı 17 km olup, Batum göçmenleri tarafından Avsa tepesinin eteklerinde kurulmuştur. Ayvazpınarı suyu ile birlikte anılır.
ESKİ FERHADİYE: İlçe merkezine 13 km. uzaklıktadır. Karadeniz kökenli göçmenlerden oluşur. Çiftçilikle geçimlerini sağlarlar. Samanlı Dağlarına sınır bir orman köyüdür.
YENİ FERHADİYE KÖYÜ: İlçe merkezine en uzak köylerdendir.
HAMİDİYE KÖYÜ: İlçeye uzaklığı 7 km. olan köyümüz bir tepede engebeli ve ormanlık arazi üzerine kurulmuştur. 93 Harbinde gelen Borçka'lılar tarafından kurulmuştur. Sultan Abdülhamid Han'ın yardımını aldığı için Hamidiye adı verilmiştir. İpek halı dokumacılığı, hayvancılık ve çiftçilik yapılmaktadır. Köyde Hamidiye şifalı suyu bulunmaktadır.
HASANEYN KÖYÜ: Bu güzel köyümüz, ilçeye 13 km uzaklıktadır. Batum'dan göç edenler tarafından Hasaneyn köyü olarak kurulmuştur. Köy topraklarının %80'i mera olarak kullanılmaktadır. En çok mısır, buğday ve meyve yetiştirilmektedir.
İCADİYE KÖYÜ: İlçeye uzaklığı 15 km olan köyümüz, Artvin göçmenleri köyüdür. Köyün geçim kaynakları çiftçilik ve hayvancılıktır.
İRŞADİYE KÖYÜ: Gölcük ilçe merkezine 17 km uzaklıkta bulunur. Eski adı "Beylik" köyüdür. Batum göçmenleri tarafından kurulmuş orman köyüdür.
LÜTFİYE KÖYÜ : İlçemize 13 km. uzaklıkta olan Lütfiye, Artvin ve Borçka'dan gelen göçmenler tarafından kurulmuştur. Samanlı dağlarıyla çevrilidir, ortasından Beyoğlu deresi akar.
MAMURİYE KÖYÜ: İlçemiz merkezine 10 km. kadar mesafede Samanlı dağı eteğinde şirin bir orman köyüdür. Köyde ziraat, hayvancılık ve orman ürünleri geçim kaynaklan arasındadır.
MESRURİYE KÖYÜ: İlçe merkezine 15 km uzaklıkta bir dağ köyüdür. Mustafa suyu köyü de denilmektedir.
SELİMİYE KÖYÜ: İlçeye 6 km uzaklıkta şirin bir köydür. Selimiye, diğer köylerimizden farklı Çerkez köyüdür. Çerkezlerden sonra Lazlar yerleşmiş Laz köyü olmuştur. Ziraatçılık ve meyvecilik vardır.
SİRETİYE KÖYÜ: İlçe merkezinden 11 km kadar uzak mesafede bulunur. Önceleri "Murgul" diye anılırdı. Kömürcü, Ayı ve Asar dereleri arasında güzel bir köydür.
SOFULAR KÖYÜ: İlçe merkezine 17 km mesafede bulunan şirin bir orman köyüdür. Mısır, buğday ekilmekte, hayvancılık yapılmaktadır.
ŞEVKETİYE KÖYÜ: İlçe merkezine 10 km uzaklıktadır. Köy, 93 harbi muhacirlerinde oluşmuş, orman köyüdür.
ÜMMİYE KÖYÜ : İlçeye 8 km mesafede bulunmaktadır. Geçim Kaynağı tarım ve meyveciliktir.
NİMETİYE KÖYÜ: İlçe merkezine 11 km mesafededir. Eski adı "Mevkiye" dir. Geçim kaynağı ziraat ve fabrika işçiliğidir.
NÜZHETİYE KÖYÜ: Bu güzel köy, İzmit körfezinin 10 km güneyinde deniz seviyesinden 600 metre yükseklikte, havası temiz, içme suları bol sağlıklı varlıklara sahip konumdadır. Tarihi Nicomedya Krallığı'nın, Astakoz şehrinin kalıntıları üzerine kurulmuştur. Eski adı "Döşeme"dir. Tarım ve meyvecilikte oldukça ileri bir köydür. Kesme taşlardan yapılmış evleri ve şelalesi ile alabalık tesisi dikkat çekmektedir.
PANAYIR KÖYÜ: İlçe merkezine 9 km. uzaklıkta Batum'dan gelen göçmenlerden oluşan köydür. Kendi ihtiyaçları kadar çiftçilik ve hayvancılıkla geçimlerini sürdürürler. Nimetiye köyünün bir mahallesi iken, 2003 yılında Panayır Köyü olmuştur.